Omega 3 ve Omega 6 Hakkında Bilmeniz gerekenler


Sağlıklı Omega 6 ya ihtiyacımız var !

Bu başlığa şaşırdığınızı biliyorum. Sağlıklı beslenme ile ilgilenen pek çok kişi omega-3 yağ asitlerinin faydalarını önemser, omega-6 yağ asitlerinin zararlarından bahseder. Ancak omega 6 yağ asitleri vücudumuzun en önemli yapı taşlarından birisidir. Bültenimizin bu bölümünde omega 6 yağ asitlerini önemine değineceğiz, aşırı miktarda balık yağı kullanımının faydalı olup olmadığını sorgulayacağız. İşte sizi delirtecek bir yazı.

Balık yağı elzem değildir

Esansiyel yağ asitler vücudun sentezleyemediği dışarıdan alınması zorunlu olan (elzem) yağlardır. Bilinen en önemli esansiyel yağ asitleri linoleik asit (omega 6 öncüsü), alfa linolenik (omega 3 öncüsü) asittir. Burada hemen belirtmem gerekir ki omega3 olarak pazarlanan balık yağı preparatlarının içinde yer alan EPA (Eikazopentatonik asit) ve DHA (Dokozahekzanoik asit), sağlıklı bir insanda sentezlenebildiği için elzem kabul edilmez (1,2).

Linoleik asit (omega 6, LA) iltihap üreten maddelerin ön maddesi olan araşidonik asite dönüşür. Alfa linoleik asit (bitkisel omega 3, ALA) iltihap giderici maddelerin ön maddesi olan EPA ve DHA ya dönüşür (Şekil 1). Vücutta her iki yol tam bir denge içindedir. Tek bir enzim sistemi her iki yolda bu dönüşümleri sağlar. Dolayısı ile omega 6 ve omega 3 bu dönüşümler için yarış halindedir. Her iki yolda aşırı dönüşüm diye bir şey yoktur, dönüşümden sorumlu enzimler oluşan ürüne göre hız kısıtlayıcıdır. LA ve ALA kaynağının ancak % 1-5 i (araşidonik asit, EFA, DHA) dönüşür (1,2).

Omega 6 yolunda önemli bir iltihap giderici: Gama linoleik asit

Linoleik asitin araşidonik asite dönüşümünden önce önemli bir yağ asiti olan gama linoleik asit (DGLA) oluşur. Bir omega 6 türevidir. DGLA çok güçlü bir iltihap gidericidir. DGLA faydalı prostaglandinlere (PGE1) dönüşerek bu etkiyi sağlar. DGLA siklioksijenaz, lipoksijenaz isimli araşidonik asiti yıkan enzimleri durdur (3).

GLA nın üçüncü bir etki mekanizması da hücre içinde peroksizom proliferator aktive receptor (PPAR) sistemini aktive ederek enflamasyonu azaltmasıdır. Şeker hastalarının kullandığı bazı ilaçlarında PPAR aktivitesini artırmaya çalıştığını hatırlatmak isterim. Hayvan çalışmaları GLA nın diyabetik nöropatiyi önleyebildiği göstermiştir. İnsalarda da GLA takviyesinin (360 mg) nın 6 ay kullanımı ile diyabetik nöropatinin gerilediği, sinir ileti hızının arttığı gösterildi. Yine yeni çalışmalarda GLA takviyesinin (890 mg) ın obezitede kilo verildikten sonra kiloların geri alınmasını önlediği gösterilmiştir (3).

‘’Yağlar tüm canlı formların canlılık fonksiyonlarının, büyümenin ve güneşi kullanabilmenin hâkim şartıdır. Yanlış yağlarla tahrip edilmiş bir insana vitamin, mineral, iz minareller, vs. ile yardımcı olabilme imkânı yoktur. İnsanlara yardımcı olmak istiyorsak, vücuttaki tahribatın sebeplerini (rafine yağlar) görmeliyiz.’’ Dr. Johanna Budwig


İnsan vücudunu oluşturan hücre zarının % 50 si proteinlerden % 50 si lipitlerden oluşur. Karbohidratlar çok az miktarda glikoprotein veya glikolipid olarak hücre membranında bulunur. Yağ içeriğin % 50 si kolesterolden oluşurken fosfolipid yapının içinde ise çoklu araşidnoik asit ve doymamış yağ asitleri (çoğunluğu omega 6) bulunur. Hücre zarı hücreler arası iletişimde, hücrelere oksijen taşınmasından görevlidir. Hücre membranının protein yapısı değişmez iken lipid yapısı beslenme ile aldığımız yağlara göre değişkenlik gösterir. Hücre membranın yapısına oksitlenmiş linoleik asitlerin katıldığını düşünelim. Bir teoriye göre membran yapısının beslenme ile bozulması hücreyi oksijensiz bırakarak kanser hücresine dönüşümüne neden olabilir.
Literatürde alehte ve lehte çok sayıda çalışma bulunur. Balık yağı ürünleri de artık büyük bir sektör haline gelmiş durumdadır. Ancak son yıllarda çıkan çalışmalar yüksek doz kullanımlarına rağmen etkisizliğine işaret etmektedir. Örnek verirsek:

Beyindeki nöronlar arası iletişimde hücre membranlarının yapısındaki esansiyel yağ asitleri önem taşır. Ancak 2010 yılında yapılan bir çalışmada DHA takviyesinin Alzheimer hastalığı tedavisinde etkisiz bulunmuştur (14).

2002 yılındaki bir çalışmada omega 3 türevi kullanımının (1,65 gr/gün) kontrol grubu ile karşılaştırıldığında boyun arteri (karotis)ndeki kalınlaşma ve pıhtı plağındaki ilerlemenin yavaşlamadığı görülmüştür (15).

Harvard Üniversitesinin bir başka çalışmada 2 yıl süre ile balık yağı kullanımının koraner hastalığını etkilemediği görülmüştür (16).

Erişkin Ratlarda yapılan bir çalışmada balık yağı takviyesinin beyinde omega 3 düzeyini artırırken omega 6 düzeyini azalttığı gösterilmiştir. Bu sonuç gelişmekte olan bir beyin için sorun oluşturabileceği ifade edilmiştir (17).

Aslında bu çalışmaların en büyük yanılgısı beslenmedeki diğer yağların çeşidi ve miktarını çalışmaya almaksızın balık yağından sihirli bir etki beklenmesidir.

Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Hayri Gözlükgiller